29.09.2008

Günler Geçerken

Güneşin seyridir aslında bir gün süresi sadece. Doğudan basladığı rotasının batıdan devam etmesidir. Ya da bu bize öğretilendi bilmem kaç sene önce. Portakallarla örnek gösterilen bir ilkokul hatırası sadece.
Güneşin doğuşunu da batışını da görmez oluyor insan bir süre sonra hayat koşturması altında. Gittikçe daha fazla koşarken farketmiyor vaktinin geçtigini hala doğumgünlerini yılbaşılarını kutlarken. Kafasını kaldırmaya vakit bulamazken düşünemiyor ben ne yapıyorum ya da neresindeyim bu hayatın şeklinde.
Günler geçiyor.Aylar takip ediyor. Arkasında da yillar geliyor hiç beklemeden. Küçükken hayalini kurduğun yaşlara geliyor insan eksik saç telleri ve kaybedilen umutlarla. Ne eskisi kadar saf ne de eskisi kadar mutlu. Sadece bugün ve yarın var artık hayatımızda. Ne gelecek düşünme sınırlarında ne de biz gelecekte bir pozisyondayız kafamızda. Güzel günlerdi çocukluk zamanları der çoğu insan klişe bir laf yaratarak. Nedir bu güzelliği sağlayan acaba diye düşünmeden. Dünya sadece oyundan ibaretken mi toz pembeydi acaba ya da bir elma şekerinin altında mi yatıyordu mutluluk. Biz mi kandırıldık elma şekeriyle yoksa biz mi kandırdık dünyayı mutlu olarak. Peki bugün bir elma şekeri ne katıyor hayatımıza koşarken dünyanın hengamesinde. Kandırabiliyor muyuz hala dünyayı yüzümüzde gerçek içten bir gülümsemeyle hiçbirsey düşünmeden kaygısızca. Ne mutluluk var ne de umutlar artık. Sadece anlık duygular gelip geçen, bir güneşin doğudan batıya yol alması gibi.
Hayatta ki koşturmacada bir an olup kafayı kaldırınca düşünmeye başlıyor insan sanki kurtulmanın bir yolu varmış gibi bu dünyanın düzeninde. Alışamadığını farkediyor bu dünyaya bu dünyanın yalanlarına. Denizleri düşünüyor yetmiyor okyanusları. Güneşi rotası belirleyen bir gemide yer almak istiyor bir an yanına hiçbirşey almadan. Sadece ilerlemek değil mi bu da dünyada yer aldığımız piyonluk görevinde olduğu gibi. Bazen birileri sizi feda eder bir kale sahibi olmak için satranç tahtasında. Bazense boş yere gidersiniz tahtadaki taşların azalmasından başka bir değişiklik yaratamadan.
Günler geçerken ben düşünmeye çalısıyorum hala kendime inat. Pes etmek istemiyorum sonucu belli bir oyunda olduğumu bile bile. Bıktığımı farkediyorum bana yüklenen misyondan bu misyondakilere ayak uydurmaktan. Karakter sahibi olmadan ölmekten korkuyorum bu dünya denen oyunda. Günler hala geçiyor arkamda benle ilgili akıllarda kalan tek şeyin tükettiğim nefes olarak hatırlanmasından korkarak.

21.11.2006
X

Hiç yorum yok: